Türk Dünyası Dijital Vatandaşlığı Projesi’nin (TUDVA) Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi ve Amasya Üniversitesi Koordinatörlüğünde yürütülen 5. hafta dersinde, Türk Dünyası Tarihi ve Türklerin İslamiyet’i kabulü ele alındı.
Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Genel Türk Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erkan Göksu tarafından “Türk Dünyasının Tarihi-2” başlıklı ders verildi. Prof. Dr. Göksu, Türklerin İslamiyet’i kabulü ve tarih içerisindeki Türk devletlerinin süreçteki rolüne ilişkin yaklaşımları detaylandırarak anlattı.
Orta Çağ ve Ayırıcı Özellikleri ile Türkler
Prof. Dr. Erkan Göksu, Orta Çağ’ın Türkler açısından gerek coğrafya gerek ise etki bağlamında en geniş dönemi nitelediğini söyleyerek sözlerine başlarken, Türklerin İslamiyet’i kabul sürecinin Türk, dünya ve İslamiyet tarihi açısından önemine vurgu yaptı. Türklerin ‘çok kadim bir millet’ olduklarını ifade eden Prof. Dr. Göksu, zaman ve mekân yolculuklarında çok etkili ve farklı bir millet olarak onları diğer milletlerden ayıran özellikleri üzerine konuştu. Prof. Dr. Erkan Göksu, 2000 yıldır varlığını kesintisiz olarak devam ettiren bir millet olan Türklerin, ‘eski ve kadim köklerinin kendiliğinden’ ortaya çıktığını belirtti ve bunun onların ayrıcı özelliklerinin başında geldiğini söyledi. Bununla birlikte Türk tarihinin mekân boyutunun önemine de vurgu yapan Prof. Dr. Göksu, Türklerin çok sayıda bölgeye göçerek, göç ettikleri bölgelerde devlet kurabilmiş bir millet olduklarını ve sadece varlık göstermeyip, devlet de kurarak birçok milletten bu noktada da ayrıldıklarını dile getirdi. Bu durumu, ‘Türklere has bir özellik’ olarak tanımlayan Prof. Dr. Göksu, diğer milletlere kıyasla Türklerin etki gücüne de dikkat çekti.
1000 yıllık bir zaman dilimini ve birçok alanda sayısız gelişmenin yaşandığı bir dönemi niteleyen Orta Çağ’ın, Türk devletlerinin hakimiyet sınırları gibi kültür ve medeniyetleri özelinde de dünya tarihi için önem arz ettiğini söyleyen Prof. Dr. Erkan Göksu, Türklerin bu dönem içerisinde birçok gelişmeye imza attığını belirtti ve Türklerin İslamiyet’i kabulünün süreçteki önemine değindi.
Türklerin İslamiyet’i Kabulü
Türklerin İslamiyet’i kabulünden sonra birçok devlet ile karşılaşıldığını söyleyen Prof. Dr. Göksu, çok sayıda Türk devletinin söz konusu olduğu süreçte, birçok kültür ve medeniyet mahsulünün Türk devletlerince verildiğini ekledi. Mescit, medrese, kümbet gibi maddi kültür öğelerinin bu süreçteki yansımalar olduğundan da bahseden Prof. Dr. Göksu, İslamiyet ile birlikte eski-yeni Türk arasında bir farlılık ya da ayrım olmadığının, tanışılan bu yeni din ile bir ‘güncelleme’ yaşandığının, dolayısı ile Türklerin İslamiyet’i kabulünden önce farklı, sonra farklı bir Türk nitelemesi olmadığının altını çizdi.
İlk Müslümanlar ve Türkler arasındaki tanışıklığın da önemli olduğuna değinen Prof. Dr. Erkan Göksu, eski Arap şiirlerinde Türklerin kahramanlığından bahsedildiğini de dile getirdi. İslamiyet’ten önce de birbirlerinden haberdar olan İlk Müslümanlar, Araplar ve Türklerin Hz. Ömer zamanında birbirleri ile temasa girdiklerini, sonrasında Hz. Osman ile kuzeye doğru fetihlerin başlaması ve Kafkasya’ya doğru ilerleme ile ilgili temasların mücadele ve karşılaşmalar ile devam ettiğini söyledi. Prof. Dr. Göksu, Hz. Osman sonrası dönemde ise temaslar özelinde bir durgunluk gözlendiğini sözlerine ekledi.
Abbasi Devleti ve Türklerin Etkisi
Türklerin İslamiyet ile ilişkisi noktasında Emevi dönemine kıyasla Abbasi Devleti döneminin daha etkileşimli olduğunu belirten Prof. Dr. Erkan Göksu, hatta Türk askeri sayısının fazla olduğu bir dönem bölgede daha sonra Abbasi’lere başkentlik de yapacak olan ve Bağdat’a yakın bir yerde yer alan ‘Samarra’ isimli bir Türk şehrinin dâhi kurulduğunu ifade etti.
Karahanlı Devleti, Türkler ve İslamiyet
Türklerin İslamiyet’i kabulü noktasında Karahanlı Devleti’nin de büyük rol oynadığından söz eden Prof. Dr. Göksu tarihte İslamiyet’i kabul eden ilk Müslüman devlet olarak ifade edilen Karahanlılardan önce ‘İdil Ön Bulgarları’nın aslında İslamiyet’i kabul eden ilk Müslüman devlet olduğu detayını vererek, Karahanlı Devleti’nin ise ‘eski Türk geleneği ile İslamiyet’i mecz ettiklerini’ belirtti. İslamiyet’i kabulden sonra satır arası Kur'an-ı Kerim tercümelerinin yapılması ve Karahanlı Türklerinden Yusuf Has Hacib’in yazdığı Kutadgu Bilig gibi önemli bir eserin Karahanlılar döneminde yazılmasının taşıdığı önemin de altını çizen Prof. Dr. Göksu, Türk dünyasının çok geniş bir coğrafya olması nedeniyle yeni bir dinin kabulünün kolay ve hızlı olmadığının, zaman aldığının da vurgusunu yaptı. Abbasi dönemi gibi Çin’e karşı Araplar ve Türklerin ittifak içinde savaştığı Talas Savaşı’nın Müslüman-Türk teması çerçevesinde yine önemli olduğunu söyleyen Prof. Dr. Göksu, bu birliktelikle Emevi dönemindeki karşı karşıya olmanın, ittifaka dönüştüğünü söyledi.
Türklerin İslamiyet’i Kabulünün Önemi
Türklerin İslamiyet’i kabulünün Türk, dünya ve İslamiyet tarihi açısından önem taşıdığına bir kez daha vurgu yapan Prof. Dr. Erkan Göksu, bu durumun tarih sahnesi içerisinde kendisini önemli bir hadise olarak gösterdiğini söyledi ve Türk ve İslam tarihini anlamak açısından önemine dikkat çekti. Türk tarihine yönelik birçok kitap tercüme makale ve senaryosu bulunan Prof. Dr. Erkan Göksu dersi, konu ile ilgili okuma listesi önererek tamamladı.